Bu hafta 14 Mayıs Eczacılık Bayramını çeşitli etkinliklerle kutladık.11 Mayıs günü Mardin ve Kızıltepe de iki ayrı okulda akılcı ilaç kullanımıyla ilgili seminerler verdik. Ondan s
Bu hafta 14 Mayıs Eczacılık Bayramını çeşitli etkinliklerle kutladık.11 Mayıs günü Mardin ve Kızıltepe de iki ayrı okulda akılcı ilaç kullanımıyla ilgili seminerler verdik. Ondan sonraki gün açık hava sinema gösterimiz vardı ilgi çok fazla olmasına rağmen tamamıyla meteorolojinin yanlış bilgilendirilmesiyle hava muhalefetine takıldık. Filmin ismi umudunu kaybetme idi. Bizde umudumuzu kaybetmedik ve filmi çok az kişi ile sinema derneğinin o küçük salonunda izleyebildik. Bence filmin konusu çok güzeldi. İzleyebilenler çok beğendi. Keşke hava muhalefeti olmasaydı ve planladığımız gibi açık havada gösterimi yapabilmiş olsaydık. Takip eden sonraki gece eğlence ve dayanışma yemeği düzenledik Eczacıların katılımı her zaman olduğu gibi istediğimiz seviyede olmasa da gayet samimi bir ortamda ve eğlenceli bir şekilde geçti. Bu tip etkinlikleri yapmamızın nedeni meslektaşlarımız arasında dayanışma ve iletişimi artırmaktır. Bu konuda meslektaşlarımızın ilgisizliği moralimizi bozuyor umutlarımızı yok ediyor ama yine de toplu gösterime sunduğumuz filmin konusu gibi umutlarımızı hiç bir zaman kaybetmek istemiyoruz. Egemen güçler iktidarlarını sürdürmek için ilk önce insanların geleceğe olan umutlarını yok ediyor, böyle gelmiş böyle gelecek mantığını beyinlerimize yerleştiriliyor. İnsanlar böyle yetiştiriliyor, böyle eğitiliyorlar. Şimdiye kadar kimse yapamadı sen mi yapacaksın düşüncesi yerleştiriliyor ve çeşitli yöntemlerle insanlar çaresizliğe alıştırıyor ve çaresizliğe razı ediliyorlar. Ülkemizde bu çok ustalıkla yapılmış insanlarımıza çaresizlik adeta öğretilmiş kabul ettirilmiş böyle bir insan tipi geliştirilmiştir. Bana ne, görmedim, duymadım, yapmadım bana dokunmayan yılan bin yaşasın veya akılı ol hiçbir şeye karışma mantığıyla yetiştirilen insanlarımız artık toplumsal sorun haline gelmiştir. Peki, bu nasıl başarıldı böyle bir toplum nasıl yaratıldı. Bunun en güzel örneği bilimsel olarak "öğrenilmiş çaresizlik" dedikler" üç maymunlar" üzerinde uygulanan deneydir. Üç aç maymun bir kafese konuluyor kafesin içine bir merdiven merdivenin ucuna bir salkım muz konuluyor. Aç maymunlar muza tırmanıp saldırıyor bu arada maymunlar şiddetli suya maruz bırakılıyor ve yere düşüyor bu maymunlardan ikisi pes ediyor. Diğer arkadaşları tekrar muza uzanmak istiyor muza uzanmak isteyen maymun diğer iki maymun tarafından dövülüyor. En sonunda o da muza gitmekten vazgeçiyor. Bu ıslanan maymunlardan birisi dışarıya çıkarılıyor yerine dışardan hiç olaydan haberi olmayan ıslanmamış bir maymun içeri alınıyor olaydan haberi olmayan maymun muza tırmanıyor her tırmandığında kafesteki ıslanmış o diğer iki maymun tarafından çok şiddetle dövülüyor, dışarıdan getirilen maymunda bir süre sonra tırmanmaktan vazgeçiyor. Islanan maymunlardan bir tanesi tekrar dışarı çıkarılıp dışardan bir maymun daha kafese alınıyor dışardan getirilen maymun tekrar muza uzanıyor, bu sefer kafeste kalan biri ıslanmış diğeri kuru olan maymun tarafından dövülüyor o da muza uzanmaktan vazgeçiyor. En son ıslanan son maymunda dışarı çıkarılıyor ve dışardan bir maymun yine kafese alınıyor. Dışardan getirilen maymun tekrar muza uzanıyor bu sefer daha önce dışardan getirilen ve hiçbir şeyden haberi olmayan yani ıslanmayan iki maymun tarafından dövülüyor. Bu iki maymun son gelen maymunu niye dövdüklerini kendileri de bilmiyor en son maymunda muza tırmanmaktan vazgeçiyor. Yetiştirildiğimiz toplum işte bu üç maymunlar örneğinde olduğu gibi bize çaresizliği öğretiyor. Bazen düşünüyorum da çoğumuzda bu öğrenilmiş çaresizlik hâkimdir. Yapamazsınız edemezsiniz sizden öncekilerde yapamadı diyoruz. Hatta bir şey yapmak isteyenleri de üç maymunlar örneğinde olduğu gibi engelliyoruz. Çoğumuz yapılan etkinliklere sahip çıkmıyor, katılmıyor, mesleğimize, odalarımıza, birliğimize sahip çıkmıyor, umutsuz, çaresiz birilerinden medet umarak hiç bir katkı sunmadan her şeyi olduğu gibi kabul ederek yaşıyoruz. Hâlbuki mücadele ederek belki her kapıyı bir defa